31 Aralık 2009 Perşembe

YENİ YILA GİRİYORUZ..2010.


Evet bu gece 12de yeni yıla giriyoruz, ve işte yıl 2010...
Yutkundum bir an, durakladım... Yıllar nasılda geçiyor.
Son 5yılım çok kötü geçti çokk, umduklarım hayallerim
hem olmadı hemde tersi oldu, yanıldım, yanıltıldım...
Hayat tecrübesi bitmek bilmiyormuş meğer, tamamdır
dememek gerekiyormuş, en ummadığınız,
en yaşayamayacaklarınız sizi bekleyebiliyormuş, aklınıza
hayalinize gelmeyen şeyler...

Yeni yıl için, 2010 benim yılım deyin diyorlar, peki bunu
diyeceğim, ve herşeye rağmen en kısa zamanda herşeyi
yoluna sokmaya çalışıp hayallerimin özlemlerimin peşine
düşeceğim. Dante gibi ortasında değilim ömrüm, olurmu
olmazmı bilemiyorum ama şansımı hep zorlayacağım.
İstediğim hayal ettiğim yuvanın içinde, son nefese kadar
içimde sevgi ve huzurla yaşayacağım bir hayal bu...

Tüm güzel ve hak eden insanların hak ettiği işi, eşi, mutluluğu,
huzuru, kalbinde hep var olacak sıcacık bir sevgiyle sürekli
yaşamasını diliyorum yeni yıldan.

Tüm dünya güzellikleri sizinle olsun sevgili arkadaşlar,
yeni yılınız kutlu olsun...

29 Aralık 2009 Salı

27 Aralık 2009 Pazar

DAVRANIŞ


İnsan özünde nasıl olursa olsun kendisine nasıl davranıldığı
çok önemli. Bu benim için böyle en azından. Kimseye
tek tip davranmam mesela, bir nevi ayna olurum..
Bence herkes hak ettiği değeri bulmalı, görmeli, yoksa
iyi ile kötü arasında nasıl bir fark olabilir.

Herkes herkese göre değil şüphesiz, yoksa hırsızın arkadaşı
olmazdı, dolandırcının, düşüğün yanında kimse olmazdı,
kim kimle olabiliyorsa bu aynı zamanda onun duruşunu
anlayışını, karakterini yansıtmazmı..

Kötü olan, davranan, sürekli hatalar yaparak inciten birine,
iyi birine olan davranış gibi bir davranışta bulunmak bana
saçma geliyor ve haksızlık gibi geliyor. O kötüye alet
olmak gibi, yaptıkları yanına kar kalır gibi..
Aciz olmamalı insan, kendisine yapılan kötü davranışlara
karşı, ve kötü olan, yanlış yapan, anlamsız bir nezaketle
ödüllendirilmemeli. Kişiye, insana göre davranmasını bilmeli.

Ben normalde sinirli biri değilimdir, fakat hayatta
en tahammül edemediğim şey aptallık ve saçmalıktır.
Yani aklı başında, mantıklı düşünüp hareket edebilen,
insani doğrulara göre düşünüp, ölçüsü, görüşü, anlayışı
düzgün insanla sonsuz anlaşır ve her anlamda yanında
olabilirim, diğer şekilde ise sadece sinir harbi...

Yani davranış davranışı belirliyor bence, bunu iyi
anlamak bilmek gerekiyor.

26 Aralık 2009 Cumartesi

BLOG TOPLANTISI


Şu anda geldim toplantıdan ve hemen bloguma yazmak
istedim. Herşeyden önce korktuğum başıma geldi tek
erkek blogcu bendim.:) 6.Kata çıkıp grubu gördüğümde
blog toplantısı olduğunu hissettim, zira toplanan bir grup
daha vardı arka tarafta. O anda bir ateş bastı doğrusu,
hemen dönsemmi diye düşünmedim değil.:)

İlk olarak Özge Hanımı sordum, kendisi yanıma gelip
hoşgeldiniz demesinde son ana kadar öyle sıcak öyle
samimiydi ki, ve diğer blogcu arkadaşlarda öyle içten
sıcak insanlardı ki orda olduğuma sevindim..

Özge Hanıma ilk sorduğum iğneiplik gelmedimi oldu.:)
Zira Özge hanımın blogunda iğne iplik erkek arkadaşıyla
geleceğini yalnız kalmayacağımı yazmıştı.:) 15dk. kadar
sonra onlarda gelince iki bey olduk, kısa bir süre sonra
sağlıklımutfak blog sahibinin eşide yanında gelince çok daha
rahatladım doğrusu.:) Genel ağırlık yemek ağırlıklı
bloglardan oluşuyordu, bunun yanı sıra fotoğrafçılıkla
ilgili de bir hayli blogcu olmasına sevindim zira benimde
henüz faaliyete geçiremediğim böyle bir ilgim var.:)

Hediyeleşme çok güzel bir düşünceydi gerçekten.
Lezzetibol blogun hediyesi bana çıktı, çok güzel bir
balık tabağı; teşekkür ediyorum bunun için. Benim
hediyemde fotoğraf penceresinden,e çıktı, yeni açtıkları
ofislerinde iyi olacağını söylemesi isabetli olması
dolayısıyla beni sevindirdi.

Güzel bir gün, ve güzel bir toplantı oldu, bunun mimarı olan
Özge Hanıma, bu düşüncesi için ama herşeyden önce
sıcaklığı, herkese olan ilgisi, ve samimiyeti için çok çokk
teşekkür ederim.

23 Aralık 2009 Çarşamba

YENİ YIL YENİ DÜZEN ve YENİ DİLEKLER

Sene sonu geldiğinde ne heyecanlanırım ne abartırım.
Günler her gün bir numaratör gibi  atarken yılların 365günde
bir atması olsa olsa hüzün verir bana. Hayattan bir yıl daha
gitti diye. Gerçi bu yaşadıklarıma bağlı. Eğer istediğim
gibi bir hayatın içindeysem yıl devretse ne olur devretmese
ne olur. İstediğim gibi yaşayamadığım hergün bile kayıpken...

Her yeni yıla girerken, değişen bir rakkamın yeni yeni
ve güzel şeyleri getirmesini dileriz, yeni yıla gireriz ve bir
ay sonra herşey aynı rolantisine girer, hep böyledir bu.
Karamsarlık falan değil benimki, bir gerçek, zira dünyanın
ve yaşamların gittiği nokta ortada genel itibariyle..

Son 5yılımı aklım almıyor, belki bu yaşamışlık, belki bir sürü
hayal kırılığı birazda olsa pollayannacılığı yok ettirdi bana.
Hayatı hiçbir zaman elli parçaya bölmedim ben, o ayrı
bu ayrı diye, yaşadığımın gerçekliğine baktım oyun
oynamadım, zorla zannetmeye çalışmadım kendimi
kandırarak. Hayat yıllarının çoğu geride kaldığı zamanmı
insan bu kadar hesap yapmaya başlıyor acaba. Yıllar
önce böyle düşünmezdim, yeni yıl gelir kutlar dilekler
diler diğer yıla geçer yaşamaya devam ederdim, yaş
ilerledikçe insan bilanço çıkarmaya başlıyor sanırım.

O değişen bir rakkamı başka değişikliklere vesile kılmak
istiyorum. Yaptığım hataları yanlışları yapmak istemiyorum
diyeceğim ama yanlışlar bir tek benim yüzümden olmuyorki
öyle maskeler varki, öyle kendini ve ne istediğini bilmezler
varki ister istemez inanıyor ve kanıyorsunuz. Bundan
canınız yanıp kendinizi çekerseniz yalnızlaşıyorsunuz.

Yeni yılda değişmesini istediğim o kadar çok şey varki,
gelmesini ve yaşamayı istediğim bu yaşımda hala öyle
çok özlemlerim hasretlerim varki, olurmu olmazmı hiç
bilmiyorum fakat kendime farklı bir düzen çizmek istiyorum.

Ufaktım ve 2000 yılı konuşulurdu, yeni icatlar ortaya
çıkacak ve bir nevi uzay çağı bağlıyacaktı sözde. Neler
neler dilendi o yeni yıldan, neler neler umuldu, ee ne oldu..


Basit bir uyarı aleti yok diye hala canım ülkemde boş yere
19can yok oldu bir maden ocağında, 19 ailenin canı yandı
kimbilir kaç çocuk babasız kaldı....yeni yıldan güzellikler dilemek,
..dileyelim, bu senede dileyelim....herkes elindekinin kıymetini
bilsin nankörlük yapmasın, yıkmasın, yakmasın, yuvalar
dağılmasın, insanlar ve insanlık daha insan olsun, herkes aklını
başına toplasın ne istediğini istemediğini bilsin ona göre yuva
kursun, ki mutlu olsun. Ailesi dağılmış çocuklar olmasın,
ama o ortamda herşey daha kötüyken de kimse kimseye
mahkum olmasın. Çocuklar emniyette olsun, ırzına namusuna
onuruna el uzatılmasın. Kimse kimseyi aldatmasın.


Kadınlar daha güçlü olsun ekonomik bağımsızlığım yok deyip
çiğeri beş para etmezlere mahkum  olmasın. O çiğeri beş para
etmezlere bir mucize olsun ve çiğ, iğrenç değil olgun yürekli
insanlar olsun.

Adi ve şerefsiz İsrail abluka altına aldığı insanlara insan gibi
davransın aç açık bırakmasın, organlarını çalmasın. (O çocuk öldü)

Yine adi ve şerefsiz ülke Amerika başka ülkeleri işgal edip
Iraktaki gibi milyonlarca ölüme milyonlarca dağılmış aileye
ve öksüz kalmış çocuklara neden olmasın.


Afrikada çocuklar açlıktan ölmesin diye de dileyelimmi? Hadi
dileyelim..artık sefil bir hayat yaşamasınlar onlarda, insan olarak
hak ettikleri hayatı yaşayabilsinler artık. Hindistan da yetersiz
çeyiz getirdi diye kadınlar yakılmasın diye dileyelimmi? Hadi
onuda dileyelim.. Üstün! medeniyet seviyesine ulaşmış Avrupa
ülkelerinde kız çocukları 11 yaşlarında doğurmaya sıklıkla
başlamış ve tabiki çocuklar ellerinden alınıyormuş ve genelde
babaları bilinmiyormuş, şu Dünyada insanlara akıl fikir gelsin,
bir maneviyat gelsin bunlar olmasın, o doğan çocuklar her
anlamda eksik yeni nesilleri oluşturmasın diye de dileyelim.mi?


Bence çok fazla şey dilemeliyiz yeni yıldan, zira evimizin içi
hayatımız düzelsin diye dilerken çocuklarımızı getirdiğimiz
şu dünyada, onlara hiçbirşey bizde olduğu kadar bile iyi
ve güzel kalmayacak bence.

Tamam her güzel şeyi dileyelim buna sözüm olamaz,
ama birazda uyanalım artık, her birey de birşeyler yapma
anlayışı çabası olsun artık öyle değilmi?

21 Aralık 2009 Pazartesi

MEVLANA - Etme


Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme
Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme

Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı
Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun etme

Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun etme

Ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun etme

Ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun etme

Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun etme

Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme

Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme

Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun etme

Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun etme

Bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle
Huzurumu bozuyorsun sen mavediyorsun etme

Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun etme

İsyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun
etme.

Mevlana Celaleddin Rumi

17 Aralık 2009 Perşembe

YENİ YIL


Bugün 1 Muharrem 1431. Hicri Takvime göre yeni yılın
birinci günü. Herkesin Hicri Yılbaşını tebrik ediyorum,
Kameri 1431 yılının tüm insanlığa huzur, mutluluk ve bereket
getirmesini diliyorum. Hastalara şifa, sıktısı olanlara
ferahlık, huzur, sağlık, akıl, doğruyu yanlışı bilen yürek
diliyorum. Ve bir sürü güne anlam yükleyen bizlerin
bu günüde unutmamamız gerektiğini düşünüyorum.
Kutlu, mutlu olsun...güzellikler getirsin inşallah.

YÜREK


Yürektir insana bazı şeylere izin verdiren veya verdirmeyen,
veya vicdan..ama ben yürek demek istiyorum, insanı insan
yapan yürek.

İnsanı insan yapan evet, zira yüreği neye el veriyorsa insan
onu başkasına veya kendine reva görebiliyor. Orası rahatsız
olmuyorsa hayatının içine herşeyi katabiliyor, doğruları kendine
göre değiştiriyor bazen işine geldiğince. Aşıyor aştıkça, yıkıyor
duvarlarını yıktıkça, el veriyorya yüreği, neye göre kime göre
kime ne diyor insanoğlu, üç kuruşluk Dünyada insana yakışanı
yapamıyor. Sevdiğinin kıymetini bilemiyor, sevmenin Aşkın
değerini kıymetini bilemiyor. Öyle bir at gözlüğü takıyorki
önünden başka yeri görmüyor. Sahibi atına sağdaki soldaki
şeyleri görüp korkmasın ürkmesin diye at gözlüğünü takıyor ya,
insanda işine geleni yaşayabilmek için at gözlüğü takıyor kendine.
bazen bilerek, bazen bilmeyerek, ama sorgulamadan...

Yüreksizlikten şikayet eden insan yüreksizliklerin sahibi oluyor,
oluyor da başı önünde eğilmiyor, ne tuhaff.. Bilemiyorum belkide
bu insanlar hayatları boyunca işine geleni ve mahrum kalmamak
adına yaşadıkları için bu seferde aynı gamzılığa duyarsızlığa
anlayışsızlığa sahip oluyorlar, yani şikayet ettikleri gibi oluyorlar..

İnsanı insan yapan Yürek değilmi gerçekten de. Hayatın
boyunca yaptıklarını, yapabildiklerini söyle bana kim
olduğunu söyleyeyim sana, ama nefret etme bende sonra,
çünkü ilk defa işine gelmeyen şeyleri duyacaksın, acı
gerçekler tokat gibi yüzüne çarpacak...ya da boşver
herneysen kimsen yaşa gitsin, mesihmiyim ki ben...

Sen herşeyi ne kadar var edeyim diye uğraşsan da
anlamayan yürek her zaman herşeyi mahvetmeye
görmemeye anlamamaya devam edecektir bir bakın
hep böyle olmuyormu..oluyormuş meğer..

Hayat bazen yıllarınızı, saflığınızı, hatta bazı duygularınızı
alan yok eden dersler veriyor insana.

12 Aralık 2009 Cumartesi

HAYAL KIRIKLARI...



Hayatım boyunca her insan gibi, her insan kadar hayal
kırıklığına uğramışımdır sanırım. Hımm kimbilir belkide ben
daha fazla uğramışımdır, belki de daha az! Ne değişir ki
ben dost olarak çok, insan olarak çok sevdiğim birinde
ona yakışmayacak veya ilişkimize dostluğumuza yakışmayan
şeyler gördüğümde bir çok insandan daha fazla etkilendiğimi
düşünüyorum doğal olarak soğuyorum. Bazı insanlar
defalarca hayal kırıklığına uğradığı acı çektirildiği,
kandırıldığı halde o insandan vaz geçemiyor.
Bu bağlılıkmı, bağımlılıkmı?
Sonuç her ikisinden biri de olsa durum acaip!

Hayatımda ilk defa (dilerim son olur) en olmayacak
şeylere rağmen yıllarca birinden soğumadım, yaptığının
ona yakışmadığını, ona ait olmadığını, yılların etkisiyle
ve klavuzu etkisiyle elinde olmadan yanlışları doğru
sandığını düşündüm. Bunlar değişirse zaten normal
hayatta güzel olan bu insanın her anlamda, her bakışta
güzel bir insan olacağını düşündüm. Ve o an geldiğinde
gözlerinin açılacağını ve aman allahım diyeceğini umut ettim.
Her şey bu insanın tepkileriyle orantılı olarak ters gelişti,
ters baktığı, ters gördüğü herşey gibi, ve sonuç büyükk
bir hayal kırıklığı. Şu Dünyada neler nelerr değişiyor
evrime uğruyor ama bazı bakışlar hiç değişmiyormuş

Yarı yaşımı geçeli bir hayli oldu, ödül diye baktığım
şeylerin bu hayatta ömür törpüsü olduğunu gördüm.

Yaşamın içinde güzel olduğunu düşündüğünüz şey
güzel bitiyorsa
güzel oluyor bence.. Yani güzeli sonlar belirliyor.

Yeni bir hayata başlamak için çok büyük acıları göze
almıştım oysa. Hayallerim özlemlerim vardı, hiç birşeyi
oyunla, yalanla, kendimi kandırarak yaşamak istemedim.
Her duyguyu yüreğimin en derininde yaşamak, hissetmek
istedim hayatımın geri kalanında. Bir daha  asla geri
gelmeyecek şu hayatı, yüreğimde özlemler  hasretlerle
son bulmasın diye, son gücümle, var olan son barutumla
bu savaşıma çıkmıştım oysa.. Çok şeyin yalana boşa
döndüğünü gördüm de bu kadarını değil.

Şimdi çok yorgunum. Hayatımda yıllar önce bir hata
yaptım şimdi on tane doğru yapsam düzeltemiyorum,
yanılıyorum veya yanıltılıyorum, herşeyim, yıllarım hala
boşa gidiyor.

Yetsin, huzur nerdeyse o gelsin, huzurr, bıktım
saçmalıklardan akıl almazlıklardan. İnsanın en insan
halini, en akıllı en mantıklı, en yürekli en haysiyetli halini
istiyorum, acizini zavallısını değil en güçlüsünü, kötüye
tenezzül edenini değil, kötüye katılanı değil, kötüye iyi
diyeni değil, kaderini üç kuruşlukların çizmesine izin vereni
değil, yalana kananını değil doğrudan kaçmayanını
istiyorum hayatımda. Yoruldum ya , bana köstek olanı
değil destek olanı, hayatı insanı anlayıp beni yoranı değil
benimle fikir birliği yapanı, uyumu özledimm benimle
aynı pencereye bakıp aynı şeyi göreni istiyorum yani
imkansızı...

Öylesine, ölesiye yorgunum ki, şu resimdeki gibi bana
huzurlu gelen bir ortamda sonsuza kadar ya da sonuma kadar
yürüyebilirim gibi geliyor. Ve yeniden güçlenmek istiyorum,
değil bir insan, bin insan yanıltsa, hayal kırılığına uğratsa
umutlarımı yok etmemeli. Onlar hayatı umarsız ve kırdıklarını
ardlarında bırakarak yaşayabilirken kırıklar, kırılanlar
onlara inat daha güçlü olmalı öyle değilmi? Utanmayan
utansa ne olur sizin yıllarınızı, gücünüzü, umudunuzu hiç
ettikten sonra..

Son nefese daha ne kadar var kimbilir..
son nefese kadar olan süreden,
yılları çalanlara inat...

10 Aralık 2009 Perşembe

BİRAZ GÜLÜMSEYELİM


BAKMAK ve GÖRMEK ARASINDAKİ FARK
Karı-koca birlikte tatile çıkarlar. Gittikleri yerde kamp kurarlar. Tatillerinin ikinci gününün akşamı güzel bir yemek yiyip uykuya dalarlar.

Birkac saat sonra kadın uyanır ve kocasını da uyandırır. Adam uyku sersemidir güzel bir rüyadan uyandırıldığı icin de biraz kızgındır
"Ne oldu? Ne istiyorsun?" diye sorar.
"Yukarıya bak ve bana ne gördügünü söyle. "
Adam gökyüzüne bakar ve cevap verir:

"Bunun için mi uyandırdın beni?. Baktım işte. Bir sürü yıldız görüyorum, ışıl ışıl parlayan milyonlarca yıldız." Karısı tekrar sorar: "Peki, bu sana neyi gösteriyor?" Artik iyice uykusu kaçan adam biraz düsünür ve cevap verir: "Teolojik olarak Tanrının kudretini ve kendi acizliğimizi görüyorum. Felsefi olarak, evrenin sonsuzluğunu ve onun karşısındaki önemsizliğimizi görüyorum. Astronomik olarak galaksilerin, yıldızların, gezegenlerin varlığını görüyorum. Yıldızların konumuna bakarak saatin 3 olduğunu, Meteorolojik olarak da bugün havanın çok güzel olacağını görüyorum. Niye sordun bunu bana? Sana neyi gösteriyor?"

"Çadırımızı çalmışlar...''

8 Aralık 2009 Salı

AŞK MIYDI O..?


AŞK MIYDI O?

Aşk mıydı o, aşkımsı bir şey miydi
Neydi çekip kendine, beni bağlayan
Kanatan dudağımı, tenimi dağlayan
Elleri ta içimde o dev miydi

Etime bir alev değmişçesine
Nasıl da yakardı öptüğü zaman
Bir su gibi akıp gitti avuçlarımdan
Yorgunum şimdi bin yıl sevmişçesine

Hani o yalnız benim olan gül, kırmızı
Gözlerimin önünde açılan sonsuz bahçe
Hani, o var olmalarımız öpüştükçe
O delice sürdürmeler yaşantımızı

Hiç doymamak oysa, tene, kokuya, aşka
Sarıldıkça güçlenmek, bütünlenmek
Kudurmuş arzularla zamanı yenmek
Ve en kuytularda buluşmak korka korka

Kimi gün utanmak otlardan, çimenlerden
Kimi gece mıhlamak gölgemizi duvara
Varmak için o sevgiyle açılmış kollara
Apansız düşmek yükseklerden bir yerden

Oydu işte alıştığım, özlediğim şimdi de
Sevgice bir tutku, aşkımsı bir yakınlık
Avunmak... Kırık dökük anılarla artık
Kimbilir? o geceler yaşanmadı belki de..

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

6 Aralık 2009 Pazar

YARDIM ETMEK


Dün bir gazetenin cumartesi ekini okurken bir köşe
yazarının yazısı dikkatimi çekti ve hoşuma gitti onu
yayınlamak istiyorum.
***
05 Aralık 2009

Hiç de iyi olmayan bir huyumu keşfettim. Yeni keşfettim
ve çok rahatladım. Öyle dünya iyisi bir insan falan da
değilimdir ama bende yerli yersiz yardım etme isteği var.
Nereden çıktığını bilmediğim bir huy. (Gülmeyin, öyle
garip bir şey) Yardım istendiğinde bunu yapmak doğal.

Her insan elinden geleni yapar zaten. Ben benden yardım
istendiğini varsayarak yola koyuluyorum. Bir çaba bir
çaba. Elimden ne geliyorsa ardıma koymuyorum.
Konuya dair tanıdığım kim varsa devreye sokuyorum.
Sonra haliyle bir teşekkür bekler hale geliyorum.
O yoksa da en azından saygıya benzer bir şey bekliyorum.
Hiçbiri olmayınca da çok şaşırıyorum, hatta şok oluyorum,
günlerce ‘bu nasıl insanlık’ sloganları atıyorum.

Son günlerde bu konu üzerinde biraz kafa yordum.
“Hata bende olabilir mi?” diye. Evet, hata bende. Ben
her nedense herkesin benden yardım beklediğini
zannediyorum. İsteyenler de vardır elbet ama haliyle
herkes değil. Beklemedikleri yardım karşısında da gereken
tezahüratı göstermiyorlar. Niye göstersinler ki?
Ben de bu gelmeyen takdir karşısında hem kendi değerimi
düşürmüş oluyorum hem de bir şekilde aşağılanmış
hissediyorum.

Aranızda mutlaka benim gibi şaşkınlar vardır. Belki size
de bir hayrı dokunur diye yazdım. Siz siz olun yardım
istemeyen kimseye yardım etmeye kalkmayın. Boşu
boşuna ne kendinizden ne de karşınızdakinden soğuyun.
***

Evet o şaşkın o aptallardan biri benim, ve hayrı dokundu
teşekkür ederim Yasemin Altan. Hiç böyle düşünmemiştim
şaşırdım.. İnsan nasıl al aşağı edilir iyi bilirim ama böyle
düşünmemiştim gerçekten. Aptalmışım meğer...

4 Aralık 2009 Cuma

ŞEREFSİZ KÖPEK APO, KÖPEK BAYDEMİR, KÖPEK DTP, KÖPEKLERRR

Yazıma başlarken gerçek köpeklerden özür dilemem
gerektiğini  düşünüyorum, bilseler anlasalar onlara bu
sıfatı söylerek kendilerini aşağılanmış hissederlerdi eminim.

Çokk sinirlendim..
Bu üslubum için sizlerden ayrıca özür diliyorum.
Az önce Diyarbakır belediye başkanı arkasına bir sürü
leş kargasını alarak konuşma yapıyordu tv de, ve
diyorduki bazı isimler sayıp, sizler 11yıl değil 11gün kalın
o hücrede de görelim diyor o adi, o sırtlan, o pislik,
o şerefsiz, apo denen köpeği kastederek. Koşulları
insani değilmiş, sözde hücresi ufaltılmış trilyonlar harcanıp
kişiye özel yapılan hapishanede, dişi ağrıdığında ayağına
dişçisi, dişçi koltuğu tüm levazımatı ile hizmet götürülen
o pisliğinn. 30binden fazla insanın kanının dökülmesinden
sorumlu bu adi pislik bu insan müsvettesi..

Şunları diyor Baydemir şerefsizi,
- Hiçbir cezaevinde olmayan insanlık dışı tecrit uygulamaları
11 yıldan bu yana İmralı’da sürdürülmektedir.Yeni düzenle
yaşam koşulları ortadan kaldırılmayı hedeflemektedir.
Öcalan’ın sağlığı, Türkiye’deki gelişmeleri derinden
etkileyecek kilit bir öneme sahiptir. "Başbakan, Baykal
ve Bahçeli 11 gün İmralı'da kalsın" dedi ve devam ederek,
Çözüm gerçekten çözüm isteniyorsa, Öcalan’ın barışa katkı
sunabileceği koşullar oluşturulmalıdır. diyordu.

Ve her nasılsa soyadı Türk olan diğer şerefsiz de şunları diyordu
'Kürt sorununun çözümünde Abdullah Öcalan'ın oynayacağı rol'
diyoruz. 'Barışta Abdullah Öcalan'ın oynayacağı rol' diyoruz."

Günlerdir hücresi 17cm küçültüldüğü için bir sürü şehirde olaylar
çıkartan, köpek bir katilin savunucu bu köpek ve diğerleri
bakın nasıl bir adamın ve yaşanmışlıkların savunuculuğunu
yapan insalıktan uzak varlıkların yaptıkları...








 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
..
 
 
 
 
 
 
 
 
  Hafızalara kazınan Abdullah bebek ve katili.



Mardin


Şırnak

Urfa


Tunceli


Mardin

Hakkari


Hakkari

Mardin
7 Mart 1987

Nusaybin ilçesi, Açıkyol köyü katliamı. (6 Çocuk, 2 Kadın, Toplam 8 kişi)
20 Haziran 1987
Ömerli ilçesi, Pınarcık köyü katliamı. (16 Çocuk, 6 Kadın, 8 Erkek, Toplam 30 Kişi)
23 Ocak 1987
Midyat, Bayburt köyleri, Efeler mezrası katliamı. (10 Ölü)




 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  1 Ekim 1996 tarihinde Türkiye/Diyarbakır Hantepe Köyü'nde PKK'nın katlettiği öğretmenler.


MEHMETÇİKLERİMİZ

Tunceli Pertek Pınarlar Köyü, 4 Öğretmenin Öldürülmesi

Hey Baydemir, Apo ve diğer pislik köpekler şimdi ben
sizlere diyorumki suçsuz yere öldürdüğünüz bu masum
insanların bulunduğu 1,5 metre derinliğindeki MEZARLARINA
sizi girip bir gün yaşayında ben göreyim!!!!!

1 Aralık 2009 Salı

İNSANLIK ÜZERİNE SÖZLER...


İnsanları inandıklarından vazgeçirmek, onları bir şeye inandırmaktan daha zordur.
Hz. Muhammed

Yalnız ciddi veya yalnız neşeli olabilen insan, yarım insandır.
Leigh Hunt

İnsan görünüşüyle karşılanır, kişiliği ile uğurlanır.
Anonim

Verdiğini hatırlamayan ve aldığını unutmayanlar, kutsal insanlardır.
Elizabeth Bibesco

Eğer bir insan, hem çalışkan hem akıllı ise takdir et; çalışkan fakat akıllı değilse dikkat et; akıllı fakat tembel ise ikaz et; hem akılsız hem tembel ise terk et.
Hacı Bektaş Veli

Gerçekten büyük olmayan adamlar, çevrelerini küçük adamlarla doldururlar.
E. Reich

Kötüler, kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar.
Tolstoy

İnsanın kendini fazla ciddiye alması pek büyük bir yanlış. Kendine acıması da tehlikeli bir şeydir.
E. Benson

İyi insan olmak istersek, önce kötü insan olduğumuzu anlamalıyız.
Halit Refik Karay

En büyük insan, kendini en çok sayıda insanın yerine koyabilendir.
Jane Adams

İnsan, yaşamının dörtte üçünü yapamayacağı şeyleri istemekle geçirir.
Cicero

İnsanlar doğuştan eşittirler ama, bunu sonuna kadar sürdüremezler.
Montequieu

Her insanın üç kişiliği vardır: ortaya çıkardığı, sahip olduğu, sahip olduğunu sandığı.
Alphonse Karr

Elde edilecek bir çıkarı olduğu halde adaleti düşünen, tehlike karşısında hayatını hiçe sayan, verdiği sözü unutmayan, tam insandır.
Confucius

İnsanları iyi tanıyın. Her insanı kötü bilip kötülemeyin, her insanı da iyi bilip övmeyin.
Alphonse Karr