28 Şubat 2011 Pazartesi

AŞK MI?

Divan-ı Kebirden-Şems-i Tebrizî

Bana göre aşık öyle olmalı ki, şöyle bir kalkınca, her tarafı ateşler sarsın; her tarafta kıyametler kopsun.

Cehennem gibi olmalı, cehennemi bile yakıp yandıracak bir gönül istemeli.. Ki o gönlün önüne iki yüz deniz çıksa, hepsini de yaksın, yandırsın. Onun tek bir dalgası bilindik denizlere taş çıkartsın.

Gökleri bir mendil gibi dürüp avucuna almalı.. Sonsuz zevalsiz çerağı, bir kandil gibi gök kubbesine asmalı.

O bir arslan gibi savaşa atılsın, onun timsah gibi bir kalbi olsun! O yeryüzünde kendisinden başka kimseyi bırakmasın! Hatta kendisiyle bile savaşa girsin!

Parlak nuruyla gönlün yedi yüz perdesini de yırtsın da ötelerden, arştan, gök ehlinden ona; "Maşallah, Maşallah!" sesleri gelsin.

Sana dilsiz, dudaksız sözler söyleyeceğim Bütün kulaklardan gizli sırlardan bahsedeceğim Bu sözleri sana, herkesin içinde söyleyeceğim ama senden başka kimse duymayacak Kimse anlamayacak..

17 Şubat 2011 Perşembe

ÇIK AŞKIMIN ARKASINDAN....

Evet..çık aşkımın arkasından! Şu anda sen gördüğüm gibisin, olduğun gibi değil.. Aşk var ya şimdi diğer anlamda da olduğun gibi değilsin. Gözlerimi kör eden aşkım neleri gizliyor benden? Sen ruhumun diğer yarısımısın, yoksa ruhuma acı çektirecek, körletecek kişimisin? Aşk yoğun bir sevgiye mi dönüşecek, yoğun bir nefrete mi? Canımm derken canımdan can akarken canın çıksın hallerine mi dönüşecek?
Çık beni kör eden aşkımın arkasından?

İlk büyük kavgamız nasıl olacak? Büyük Aşk ve coşkulu sevgili sözcükleri dökülen dilimizden neler dökülür olacak? Kimin yüzünden olacak? Şimdi aşk dilinde konuşurken, ilerde hangi dili konuşacağız? Aynı dili konuşmadığımız mı ortaya çıkacak?

Lütfen hadi çık beni kör eden aşkımın arkasından? Bir mucize olsun bileyim, aşkla gördüğüm mü gerçek, aşk giderken ortaya çıkan mı....bir mucize olsun.. Zira vahşi bir ormanda son barutunu tüketmiş avcı gibi çaresizim, yorgunum.

Ya kendini tanımıyorsan? Gerçekte ne istediğini bilmiyorsan? Aşk seninde gözlerini kör ettiyse ve birbirimize uygun olmadığımız halde kapıldıysak bir girdaba? Bilmeli.. Birimiz bilmeli, görmeli gerçeği.. Hayattın içindeki deneme yanılma da çok şey mükemmele yaklaşır, ama aşkta öyle değil, aşkta ki her deneme yanılma bir saflığını, yüreğindeki temiz bir yeri alır götürür insandan..! İnancını götürür, umudunu tüketir..

Çık büyük aşkımın arkasından, çık ki göreyim maskelerinle mi geldin? Çık ki göreyim gözlerinin, gülüşünün mü esiri oldum, çık ki bileyim her sesini duyduğum da ömür boyu içim akacak mı sana.. Bileyim vefalımısın, vefasız mı, nankörmüsün, kıymet bilen mi, tüketenmisin, üreten mi..hayat yeterince tüketmedi mi herşeyi? Koşar adım yaşadığımız bu hayattakiler çok fazla tüketmedi mi dağ gibi yürekleri, sana denk gelmedi mi? Sence daha fazla tükenmeye gücümüz var mı?

Zamanla herşey değişiyor ya hani, istediğin şey istemediğin şeye dönüşüyor ya hani senin elinde olmadan, aşk iki kişilik ya hani..korkuyorum desem ölümden korkmadığım kadar..aşkımın arkasında ne olduğunu tam olarak bilmemekten..neye dönüşeceğini bilmemekten.

Çok büyük bir hayal kırıklığına mı uğradım..yoo nerden çıkardın?

......nerden anladın.......

9 Şubat 2011 Çarşamba

06.02.2011 ABANT YÜRÜYÜŞÜ

C.Tesi günü çok fazla canım sıkılıyordu ne yapsam diye düşünürken grubumuzun Abant Yürüyüşü aklıma geldi ve saat gece 20.00 gibi Ercan beyi arayıp yer kalıp kalmadığını sordum.. Otobüs 47 kişilikti ama genede dolmuş, son anda 3 kişi iptal edince hemen beni dahil etmesini rica ettim. Pazar sabahı 04.50 de yola çıkıp İncirli boyner önünden 6 da hareket ettik.


Hava çok güzeldi, oraya vardığımızda değişmedi ve sıcak bir havada karlar içindeki gezimiz başladı. Önce mangal alanımızı hazırlayıp 3-4 masa birleştirerek sonra dağlara yola çıktık. Kar harikaydı, günlerce erimeyip gece buz gibi dereceleri gördüğü için olsa gerek kristalleşmiş adeta pırlanta gibi olmuştu. Bu arada bir çift ayının izlerine rastladık, kimimiz inşallah uzaktadır dedi, kimisi ah bir görsek dedi..

Gördüğünüz büyük ağaçların arasında yürürken birçok hazzı almak mümkündü, zira heryer bembeyaz ama hava güzel, mevsim kış ama güzel havaya sevinen bizden başka kuşlar da vardı ve bülbül gibi şakıyorlardı.
Gördüğünüz ağaçların arasından yürürken güneşli havanın etkisiyle dallar üzerindeki karlar gevşeyip üstümüze konfeti gibi dökülüyordu.

2,5 saatlik kısa bir yürüyüşten sonra konaklama alanımıza geldik. Mangal keyfi sonrası kısa bir göl kıyısı yürüşüyü daha yaptık. 5,30 gibi geri dönüş yoluna çıktı ama ben en uzak durakta olduğum için eve varmam 11,30 buldu.. Güzel bir gündü. Göl kıyısında yürürken beynimdeki birkaç tatsız hatıranın rahatsız etmesi dışında. Sizleri resimlerle başbaşa bırakıyorum arkadaşlar. Hadi buyurun gezintiye...



06.02.2011 ABANT YÜRÜŞÜYÜMÜZ



5 Şubat 2011 Cumartesi

KENDİMİ ÖZLÜYORUM..

Bir çok özlemi yaşadım, hasretliği, burukluğu..fakat bir gün kendimi özleyeceğimi hiç düşünemezdim.

İlginç bir his bu, tarifi zor. Kendinden uzaklaşmak gibi, başkalaşmak, karışmak, ne nedir, neyi ne yapmalı bilemediği bir şey bu. Ayıklayamadığın doğrularla yanlışların birine karışması, anlamların anlamsızlaşması
hedeflerin yok olması, herşeyden öte umutların sislere karışması gibi..oralarda bir yerde ama yönünü hedefini şaşırmak gibi.

Hep yükseltmeye çalıştığın kulenin üstüne yıkılıp altında kalmak, hayatın bel kemiğinden kırılıp felç olmak gibi. Karanlıkta kendini kaybetmek, gözlerin açık olduğu halde karanlık yüzünden hiçbirşeyi görememek bulamamak gibi.. Kozası erken açılan kelebeğin yarım kalması, uçamaması, güzel renklerinin güneşi görememesi gibi.

Bir masal dinlesem, ama çocuklar gibi dinlesem, çocuklar gibi hayallere dalsam..yeni hayaller oluşsa, gülüşler yarım kalmasa bir daha. Kendimden bir kendim olmasa bir daha, eskisini özleyeceğim...