28 Ekim 2010 Perşembe

BİR YIL GEÇMİŞ BİLE.

15 Ekimde başlamışım bu blogda yazmaya ve bir yılı geçmişte haberim yok..vay canına ne kadar olmuş.
En yaşanmamışı yaşamakla, bazen bir cennet iki cehennem hissinde, yok oluş tadında yok olmalarla, kötüsü iyiden çok daha fazlasıyla, en büyük hayal kırıklığıyla, hayatımın en kötü en karışık dönemiyle neler neler yaşandı bu son bir yıl ve öncesinde... İlerde en çok istediğim çocuklarımın bunları okuması, dersler almaları mümkünse, bazı yazıları özellikle bunu düşünerek yazıyorum..bazılarını haykırış tadında, şiddetini bir tek benim bildiğim....

Şöyle bir baktımda yazılarda ne isyanlar, ne git geller, umut dolu yazılar, umutsuz yazılar, karamsar yazılar, iyi kötü tecrübeler, bazen iç açıcı bazen sıkıcı belki, bazılarında yüreğin en derin yerleri yüreğin yansımaları, bazılarında gülümsemeler..hayat gibi yani...

27 Ekim 2010 Çarşamba

AŞKIN İKİNCİ YARISI FİLMİ

Dün akşam vizyona yeni giren bu filmi seyrettim. Sinema salonuna tek başıma girdim ve doğrusu tek seyredeceğim sandım bir an, neyseki fragmanlar bitene kadar 9 kişi oldu. Onuncu dakikada 2 kişi sıkılıp çıktı, 2 kişide yarısındaki arada çıktı 5kişi kaldık, 2si sıkıldım dedi durdu ama sonuna kadar kaldılar.

Bunu söylemek istemezdim ama film gerçekten sıkıcıydı kim ne derse desin. Son derece tatsız tuzsuz ve cansızdı. Filmin ve oyuncuların duyguyu tam olarak yansıtamadığı, sahnelerden sahneye çok acaip anlarda atlamalar olan, ve bu atlamaların bütünlüğü bozduğu ve bence oldukça acemi bir yönetmenlikti. Bildiğiniz gibi bu film M.Aslantuğun ilk yönetmenlik denemesi. Ve Aslantuğun bazı tv programlarındaki sunumundan sonra filmi izleyince bu nasıl özgüvenmiş şaşırdım.

Filmde neyin neden olduğunu anlamanız çok zor. Bazı filmlerdeki gibi sürekli birbirine bakan ve saniyeler hatta dakika boyunca tek kelimenin edilmediği sahneler çok fazlaydı, neyseki seçilmiş güzel fon müziği sizi yönlendiriyordu bu sahnelerde. Fakat seçilen Türkiyedeki çekim alanlarının güzel olduğunu söylemeliyim onun haricinde de pek birşey yoktu.

25 Ekim 2010 Pazartesi

TUTKUYA DAİR

Bazı arkadaşlar tutkuya çok kötü bakmış, kötü görmüş, sanırım bu tutkunun nasıl anlaşıldığı nasıl bilindiği ile ilgili birşey olsa gerek.

Tutku kesinlikle iki kişilik olup, iki kişininde bu bilinçte olduğunda yaşatılabilcek birşeydir. Gerçek bir tutkuda mantık devre dışı kalmaz aksine mantık tutkunun insani yaşanması için en gerekli şeydir, tutku bulunan gerçek aşkn bilincinde olduktan sonra onun kıymetini bilerek üstüne katılan en güzel şeydir.

Hayatta güzel olan ama sağlıksız beyin ve yüreklerde tehlikeli haline gelen o kadar çok varki.

Dinimiz; Ne kadar güzeldir ama yobaz beyinlerde ne kadar tehlikeli hale gelebilir.

Sevgi; Bunun üstüne söylenecek birşey varmı? Ama ya benimsin ya kara toprağın anlayışında ki bir sevgi ne kadar güzel olabilirki.

Evlat; Hayatımızın anlamlarıdır, kalbimizi kaplayan en güzel şeylerimizdir, ama geçen kış bir anne bebeğini sokağa bıraktı ve bebek soğuktan donarak öldü, bir baba 4-5 yaşlarındaki evladını döverek ölümüne neden oldu.

Bir sürü çoğaltabilirim en masum ve güzel şeylerin ne hale gelebildiğine dair şeyleri. Tutkuda bunlardan biri sadece. Hayatta doğru algılanan öğrenilen herşey hayatımıza kalite katabilir sadece. Ben doğa tutkunuyum diye ağaçları kırmam, budarım, herşey birazda bilinç meselesi her konuda.Sevdiğini söylen bir adamın buna rağmen aldattığını gördüm, aldatıldığını bildiği halde sevildiğini düşünebilen kadın gördüm, eşini paylaşan bir pisliğin saygıdan bahsettiğinede şahit oldum bu hayatta!

Sevgi kesinlikle emek ister, ama sevginin ne demek olduğunu, nasıl birşey olduğunu bilmediğinde karşınızdaki, ne emek fayda eder ne de başka birşey. Tek tarafın emeğiyle olmayacağı gibi tek tarafın anlayışıylada olabilecek birşey değildir sevgiyi yaşatmak, bir olmak çabası...

Tutku, güzeli daha güzel yaşama ve yaşatma çabasının en güçlü olma halidir aslında. Tutku çok sevme halidir, çok saygı duyma halidir, içinde nankörlük değil büyük oranda vefa ve sadakati barındırır, çok sevmeyi adeta ölümsüzleştirendir, bağımlı değil bağlı olma halidir. İrade ve yargıları aşan güçlü bir coşku, ihtiras hali olduğu için herkesin harcı olmadığı konusuna katılırım.

Ben öyle sanıyorum ki tutku aynı zamanda hayatın bazı tecrübelerinden sonra anlaşılabilen birşey aynı zamanda, kişinin yaşama, yuvaya, eşe, aileye, merhamete, sadakate bakışının ve o insan yüreğinin gelişmesiyle hayat ölçüleri ile, hayatı nasıl yaşamak istediğiyle, nasıl mutlu olacağına karar vermesiylede ilgili, ama bunu yaşayabilmek büyük bir istisna ve çok büyük bir şans..hele günümüzde.
SON
(Yorumlarınız katkılarınız için teşekkür ederim arkadaşlar)

21 Ekim 2010 Perşembe

SEVGİDE AŞKTA TUTKU..

Tutku tehlikelimidir sizce? Peki tutku nedir bir ilişikide neyi ifade eder?

Bence tutku çok muhteşem birşeydir, yaşanılanı daha anlamlı ve derin kılar ve sonsuz.
Ne kadar güzel olduğunun bilincinde olabilen herkes tutkulu bir Aşk ister.

Daha birkaç yıllık evlilerde veya sevgililerde bile birbirlerine son derece ilgisiz tavırlar görüyorum genelde. İşte gerçek anlamda tutku olduğunda böyle olmuyor, birbirini gerçekten çok seven çiftler gözlerinin içine bakarken, sarıldığında el ele tutuşulduğunda o sıcaklığı samimi ilgiyi hissetmemek mümkün değildir. Günümüzde o kadar çok şey yüzeysel ve sığ yaşanıyorki artık.

Eşlerini aldattığı halde ilgili gibi görünen, çiçekler alan, gezmeye eğlenmeye götüren son derece ilgili gibi görünen ikiyüzlü şerefsizlerde gördüm ben..samimi ilgi bambaşka birşeydir, bunu anlamak hissetmek aslında çok zor değil ama kendini kandırmadan, gerçeklerden kaçmadan adını koyacak kadar yürek gerekir.

Tutku gerçek sevgilerde olur, o tutku ki birçok şeyin merhemi olur, yaşanan birşok olumsuz şeye rağmen istenmeden kırılan yürekleri onarabilir ders alıp daha güzele katlayabilir, yeterki her iki tarafta tutkunun kıymetini bilsin.

Bazı insanlar tutkuyla sevilmeyi hak etmezler, acaip birşeydir bu, yani tutkuyla sevmiş ve hayatının hatasını yapmış birini seversiniz, ama tutkuyla seversiniz,  tutkulu sevgisi harcanan, sizin tutkulu sevginizi harcar...

Bir çok yazımda seven insanın sevdiğini isteyerek incitemeyeceğini hep yazmışımdır, insan olan insan onu mutlu etmek için uğraşan birşeyler yapmaya çalışan sevgiliyi, o seven kalbi isteyerek incitebilirmi hiç? Hele hele gerçekten seven aldatabilirmi hiç?? Hep sevdi sevecek diye bencillik yapmak, ezmek, hiç etmek ne insanlık dışı... İnsanca yaşayıp, insanca sevmek, var olmak bu kadarmı zor? Yürek değil et peşinde olan şerefsizler daha nice yürekleri kalpleri yıkacak kıracaklardır kimbilir. Ya böylelerini sevenlere ne demeli?

Tutku aslında çok bilinen yaşanan birşey değil, insan ancak başına geldiğinde anlayabiliyor, tabiki buda kişiye değişiyor, kadrini kıymetini anlayamamakta çok mümkün, bu hep bir insanlık yürek ve hayata, sevgiye, sevdiğine, hayata bakış ve ölçü meselesi birazda...

Tutku her dokunuşta insanı çarpan birşey, yıllar geçse bile düşünürken içini yakan, volkandan akan lav misali alev alev yakan, insanın kalbini taşarcasına dolduran, bitmek tükenmek bilmeyen bir su kaynağı gibi sevdiğine baktığın an içinin akmasına neden olan, o anda kalbin kan değil her zerreye sevgi pompaladığı birşey tutku.

Tutku Aşkı katlayan, katan, onaran, sadakati sonsuz ve seçeneksiz kılan, yaşamı sevdiğiyle daha anlamlı, ilgili kılan, her doğan günü sevdiğinle karşıladığı için yaradana sonsuz şükrettiren, YILLAR SONRA bile bunu yaşatabilen fakat bulunma yaşanma ihtimali en düşük duygu ne yazıkki....böylesi muhteşem birşeyi harcamak yok etmeyi başarmak ne acı birşeydir.

13 Ekim 2010 Çarşamba

RUH İKİZİNİ BULMAK..

Sanırım insan hayatındaki en önemli şey sağlıktan sonra sonra bu. Bir insan eşiyle ve işiyle mutluysa hayattan büyük oranda payını almış demektir, ve ruh ikizini, veya diğer yarısını bulmuş bir insanın hayatında ne olumsuzluk olsada elde ettiği bu büyük kazanç bir çok şeyin üstesinden gelmekte daha kolay olacaktır.
Böylesi bir çiftin çocukları da mutlu bir yuvada büyüdükleri için şanslı olacaklardır. Ruh ikizini bulmanın yaşamdaki en önemli şeylerin en başında olduğunu bunlar ve hayat tecrübem sayesinde hayatın en önemlisi olduğunu çok rahat söyleyebiliyorum.

Diğer yarısını bulduğunun farkında olan her akıllı insan bunun kıymetini bilmeli ve eşini incitmeden ve hep katmaya güzelleştirmeye çalışarak bir hayat yaşamalıdır, aksini yapmak böyle bir şansı elde etmişken, kusura bakılmasın ama ancak aptallıktır. Zira ruh ikizini bulmak, gerçek aşkı bulmak yaşamak çok büyük bir şanstır hayata daha fazla anlam katar, bence müthiş güzel bir şey bu.

Blogları gezerken veya bloguma yapılan bazı yorumlarda ruh ikizlerini bulmuş insanları gördüğümde nedense çok ama çok mutlu oluyorum. Dün bir blogda yine böyle birşeyi görünce çok sevindim ve neden böyle seviniyorum bana ne oluyorki diye düşündüm.

Sanırım şu yüzden; olabildiğini görmek ve umudun var olduğunun göstergesi olduğundan!! Bir ütopya, bir yalan olmadığını, ruh ikizi denen şeyin olduğunu, bulunabildiğini, insanın bu mutlulukla bir çift olabildiğini gördüğüm için...

Sevginin on çeşidi olmaz arkadaşlar, şöyle böyle yapıyor ama olsun o beni seviyor diye birşey olmaz, seven aldatmaz, seven incitmez dikkat eder özenli olur, sevgide saygı başta olur, canım diyen insan için sevilen aslında canından azizdir, bence öyle olmadır, tüm bunlar karşılıklı olabildiğinde ilişkinin taşınabileceği güzel noktayı tahmin etmek zor değil öyle değilmi.

İnsan hata yapar önemli olan kendini samimi affettirmek ve dersini alıp bir daha yapmadan hayatın olası tüm hatalarından gittikçe sıyrılıp daha güzeli yaşamaktır sevdiğiyle, yaşatmaktır sevdiğine. Ve önemli olan son nefese taşımaktır birlikte herşeyi. Zira benim için hayat son nefeste "güzeldi" diyebilmektir.

Ruh ikizini bulmak binde birmi, yüzbinde birmi, milyonda bir şansmı bilmiyorum, hayat anlayışı ve ölçüsü bu yönde olan herkes için ve kendim için bu şanslı kullardan olmayı diliyorum Allahtan..

11 Ekim 2010 Pazartesi

İNSAN GÖZYAŞLARI ve TİMSAH GÖZYAŞLARI

Küçükken ne kadar başka şeylere ağlardık bugüne göre öyle değilmi? İstediğimiz alınmadığında, veya istediğimiz elimizden alındığında.. Bazen düşerdik dizimiz kanardı ağlardık, büyüdük ve artık içimiz kan ağladığında ağlıyoruz. Çocukken canımız yandığında şimdi ise içimiz acıdığında...

Çocukken bazen sırf istediğimiz olsun diye tamamen saf  olarak numaradan da ağlanır ya, sanırım insan büyüdüğünde ve kimilerinde bunun karşılığı timsah gözyaşları oluyor olsa gerek.

Gerçek ağlamalar içten olur, tam bir duygu yoğunluğuyla olur, seviçten, üzüntünden veya içimiz acıdığında, bu böyledir. Peki ya timsah gözyaşları dediğimiz şey? Kandırmak içindir, zira bir insan samimi ise sonrasında tutarlılık gerekir.

Timsah gözyaşları döken insanların sözleride özleri gibi boştur, ikiyüzlüdürler, kullanırlar, can yakarlar üzerler.

Büyüdük ağlamaların çeşitlerini öğrendik. Küçükken dikkat et yapma etme bir yerini kıracaksın derlerdi ya hani, büyüdüğümüzde hayal kırıklıklarını gördük yaşadık, yürek acımalarını, içimizin kan ağlamalarını...
Ah çocukluk ah, büyüdüğümüzde gözyaşı dökmelerimiz bu kadarmı değişirmiş.

4 Ekim 2010 Pazartesi

ALLAH SENİ DOĞURANDAN RAZI OLSUN!

Geçen hafta bir tv programı seyrediyordum, 50-55lerde bir teyze kocasının yıllardır  içki içtiğini, onu aşağıladığını, ve aldattığını söylüyordu ağlayarak. Oğlu varmış ama ilgilenmiyor ön ayak olmuyormuş. Bir başka teyze telefonla bağlandı, o da ağlıyordu, o da yıllarca aynı şeylerden çekmiş ve en sonunda adamı bırakmış, onunda çocukları pek kollamamış, sadece bir kızı ilgilenmiş yanına almış. Teyze ağlayarak, sakın çekme, katlanma hiç kimse yanında olmasa da sakın çekme böyle bir çileyi diye akıl verirken damadını övüyordu bir yandan. Kızının kocası çok yardımcı olmuş herşeyde, hiç horlamadan üzmeden eşiyle birlilte hep yanında olmuşlar. Ve bir yerde öyle bir söz söyledi ki, durdum, duruldum, gözlerim doldu ve resmen burnumun direği sızladı. Damadı için, ALLAH ONU DOĞURANDAN RAZI OLSUN diyordu göz yaşları içinde!!!

Offf..böyle güzel böyle bir muhteşem duayı ve böyle bir durumu hak edecek bir yürek, bir insanlık..böyle bir onur, böylesi bir övünç...daha üstü ne olabilirki..
İşte dedim budur, insan dediğin kendine bunu söyletebilendir, böyle olabilmektir aslında.

1 Ekim 2010 Cuma

3 Çocuk Annesi bir kadını hapse attıran bankayı bilen varmı arkadaşlar!!??


Allah aşkına bir aklı selim bana bu durumu izah edebilirmi ya? İnsanlık bu halemi düştü artık. Bu nasıl bir acımasızlıktır, nasıll bir şerefsizliktirr!!! O kadın hırsızılık yapmış olsa insan genede acır insafa gelir ya.
Şu Ülkede krize rağmen en fazla kar açıklayan kurumlar bankalar, 1.500TL.yimi idare edemiyor bu insanfsızlar!! Hadi bağışlama, ayda 100TL şeklinde taksit yap bir kolaylık yap birşey yap!! Bakın çocuk ne diyor dilekçeyi geri çekin bize bakacak kimse olmayacak dedikleri halde hapis kararını durdurmamışlar, yuh ya yuh arkadaşş!!! Bu insanlıkmıdır, yönetimmidir, kurumsal olmakmıdır, bu nedir ya. Şu yavruların gözyaşına değermi be insafsızlar değermi!!! Sizlerin yanına bunu bırakmamak şart şartt!!!! Böylesi bir durumda insiyatif kullanabilecek bir Allahın kulu kalmamışmı bu prosedür içinde ya.

Kanayan yarayı durdurmak hani, insaf hani, birlik olmak, acımak duygusu hani, insanlık hani, olabilirmi böyle bir şey ya, o yavrulara hiçmi acımaz bir insan yüreği hiçmi, insan beynine insan yüreğine sahip bir varlık nasıl yapar bunu ya!!??