30 Eylül 2010 Perşembe

SEVDİĞİM BEN SENİN İÇİN ÖLÜRÜM !!!

Önceki hafta bu konuda bir sohbetimiz olmuştu arkadaşlar. Gelen yorumlardan çok net bir şekilde anlaşılan tartışmasız birşey varki evlatlar en değerlilerimiz ve onlar için yapamayacağımız bir şey yok canımız pahasına. Şimdi bunu diğer herşeyden ayıralım..
Sevdiği için yaşamak ayrı birşey, burda bir şeyi anlamaya çalışıyoruz, yoksa tabiki insan sevdiği için yaşamak ve yaşarken onu mutlu etmek ister...ama bir tercih yapmak gerekirse konumuz!

İnsanın canı normalde ne değer verdiği şeydir öyle değilmi? Öyleyse senin için canımı veririm demek veya ölesiye sevmek onu canınızdan çok sevmek değilmidir? Hayatta insana böyle birşeyi hissetirecek düşündürecek tek şey Aşktır! Siz hiç ölesiye sevdinizmi? Peki böyle düşündüğünüz insan hala hayatınızdamı veya hak ediyormuymuş?

Geçen sefer titanik filmdeki bir sahneden örnek vermiştim. Yeni(!) ve büyük bir aşk yaşıyorlardı kahramanlarımız. Hani tahta parçasına sevdiği kızı çıkardı ve kendisi suda kaldı donarak öldü.. O sahne çok etkileyiciydi bence.

O kız hayatta kaldı evlendi çocukları ve torunları oldu 80 li yaşlarına kadar güzel bir hayat yaşadı..ama o çocuk 20li yaşlarında onun için donarak öldü! Bir an bunun film değilde gerçek olduğunu düşünelim, gerçekten çok seven aşık biri bunu yaparmı? Bence o anda yapar. Aşk bunu yaptırır!

Pekii şöyle olamazmıydı; çocuk baktı donarak ölecek, önce can sonra canan dese ve kızı ittirip kendi çıksa o tahta parçasına hayatı kurtulacak, ve acaba sonra kaç seve vicdan azabı çekerdi? Ve o 80 li yaşlara kadar yaşasa, yeniden aşık olup çocuk toruna karışsa!!! Öldü eline geçti!
Ama Aşk öyle birşeyki bu sorguya meydan bırakmaz asla, ve bazı şeylerin keşkesi çok faydasız anlamsızdır bir yerden sonra.

Biri için ölümü göze almaktan daha büyük birşey olabilirmi? Çok önemli birşey varki, insan yaşayıp yıllar sonra bu düşüncesinin arkasında olmasıdır o da. Zira nankörlük ve sanmak, yanılmak hayatımızın en büyük parçası. Kişi sevdiği için ölümü göze alabiliyor ama sevdiği ona ne yaşatıyor?!! Anlıyormu acaba bunun değerini, onu sevenin değerini? Çok var bildiğim ama en çok bariz 3 yanılgı yaşamışlığım içinde.

Bir kadın; bence yaradanın dünyadaki meleklerinden, ama ona düşen adam pisliğin teki, sevgi aşk veya saflık her ne ise öyle birine amade olmak, tapmak, öl dese ölecek kadar sevmek..ama sonuç akıl almaz şeyler, hiçbirşeyin kadrini kıymetini bilmeyen vicdansız adi biri olduğu gerçeği..görene köre-ne.

Bir erkek; kalbiyle, beyniyle, her zerresiyle seven, sevmek hafif kalır tutkuyla bağlı bir aşık, sen bir yere diğer hayatımdaki herkes bir yere diyen, seneler sonra bile sevdiğine bakarken bile içi eriyen, hayatının en büyük anlamı, onu eşsiz özel güzel gören bir adam, mutlu huzurlu bir hayat özlemiyle onunla yaşamak yaşlanmaktan başka bir isteği olmayan bir adam. Sonuç hüsran....

Bir başkası; o da ölesiye seven biri, maddi manevi herşeyiyle bağlı, hep yanında, hep çok aşık biri, her türlü zorluğa onun için yıllarca katlanmış biri.. Sonuç, herşeyin yalan olduğu gerçeği.

.......

28 Eylül 2010 Salı

3.BLOG YAZARLARI BULUŞMASIDA ÇOK GÜZELDİ

Diğer buluşmalara göre bunda biraz daha kalabalık olduk, yani gittikçe büyüyen güzel bir aile gibi oluyoruz.
Ayşen hanımın, Hilal hanımın, Özge hanımın eşleriyle kurduğumuz sohbet ortamı çok güzeldi, böyle güzel dostlar kazandığım için ayrıca mutluyum. Burcu ve Zeynep hanıma bu güzel gün ve emekleri için çok teşekkür ediyorum.
Daha önce birbirimize olan hediyeleşmenin ihtiyaç sahibi öğrenciler için bir yardımlaşmaya dönmesi bence olayın en güzel tarafı oldu, ve bundan böyle bu veya buna benzer yardımlaşmalar için yapılmalı kesinlikle.
Şimdi sizleri güzel günün güzel gülümseyen fotoları ile başbaşa bırakıyorum.:)


25 Eylül 2010 Cumartesi

3.BLOG YAZARLARI BULUŞMASI

Bir türlü fırsat bulamadım ve biraz geç kaldım yayınlamakta.

Buluşmaya katılmak isteyen blog yazarlarının yapması gereken; Burcu hanıma ya da Zeynep hanıma mail yoluyla; Ad soyad, blog adı, telefon numaraları ile yanında getirmek istedikleri kişinin ismini belirtmeleri gerekiyor. Buluşmada keyifli bir sohbetin yanında kahvaltı tabağı ve sınırsız çay seçeneği var ve kişi başı bedeli 10 TL.

İlk buluşmalarda tekrarlanan hediyeleşme etkinliğini değiştirilmiş. Bence çok iyi yapılmış. Birbirimize hediye vermek yerine okulların açıldığı bu dönemde ihtiyacı olan öğrenciler sevindirilecek, kalem, silgi, boya kalemi, hikaye kitabı vb. birkaç malzeme zarf içinde getirilecek.

21 Eylül 2010 Salı

SEVGİNİZ İÇİN NELER YAPABİLİRSİNİZ??

Hepimiz bu hayattan payımızı alma, mutlu ve huzurlu sağlıklı bir hayat yaşam derdindeyiz öyle değilmi?

Peki ama sevdiğiniz, ve sevginiz için neler yapabilirsiniz? Özveride bulunabilirmisiniz yoksa ben böyleyim işine gelirse diyenlerdenmisiniz?

Daha ileri olarak; diyelim sevdiğiniz insanı buldunuz (ki bunu bulmak çok zor) çok fazla konuda uyum var fakat öyle bir konuda ayrışma varki bunun için ödün vermeniz gerekiyor, bunu yaparmıydınız?

Şimdi çok daha ileri gideceğim; hayatınızda canınızı verebileceğiniz insanlar varmı? Düşündünüzmü bunu hiç, bunlar kimler? Evladı olanlar ilk bunu söyleyecektir sanırım. Eğer canınızı riske atmaya değer sevdikleriniz varsa bunları nasıl sıralardınız? Bu denli çok sevdiğiniz insanlar...

Hani Titanik filminde bir sahne var..gemi batar ve malum sevgililer denizde ve bir tahta parçasına sarılırlar, çocukta çıkmaya çalışır fakat ikisinde alması mümkün değildir, o da sevdiği kızı tahta parçasına çıkarıp
kendisi suda elini tutup beklemeye başlar.. Tabiki sonuç kaçınılmazdır. Çocuk donarak ölür kız hayatta kalır. Bu sahneyi çok düşünmüşümdür, sizce olması gereken bu mudur?

Gerçekte böyle birşey olabilirmi, bunu yaptıran ne olabilir? Çok soru var farkındayım ama gerçekten düşüncelerinizi öğrenmek isterdim nacizane, zira bir kaç post daha bunla ilgili yazmak istediğim düşüncelerim var.

19 Eylül 2010 Pazar

KEK YAPMAYA ÇALIŞTIM.:)

(resim örnektir:)
Dün bütün gün evdeydim, canım bir yere gitmek, birşey yapmak istemiyordu. Boş boş dururken, ya ben kek yapsam ya dedim. Hem de pekmezli, yaban mersinli bir kek. Elimde hiçbir liste olmadan tamamen doğaçlama ve eldeki malzemelerle birşey yaptım.:) Birşey diyorum çünkü kekimsi birşeydi ama o bir kek değildi.:)

Bu günde evdeydim (evi severim de) ve kötü bir huyum var, ya olacak ya olacak.:) Değerli bir arkadaşımdan
tarifi aldım ve işe koyuldum, kuru üzüm kattım ve en sonunda (kek kalıbını bulamadım) tepsiye döküp üstüne yaban mersini reçelinden ekledim, hafifçe karıştırıp mozaik deseni elde etmeye çalıştım.:)

Tüm karışımı gerçekleştirip sevgili annemin milattan önceden kalmış davul fırırına sürdüm. 20dk geçmeden açma kabarmaz talimatıyla 25.dk açtım ve ne görim kek hafif yanar gibi koyulaşmaya başlamış, hemen fırını kapattım ama görüntü ı ıh, o mozaik görüntüsüde olmadı.:) Hem o yüzden hemde resmini çekemediğim için koyamadım. Fırın yüzünden tam istediğim gibi olmadı ama neyseki lezzet güzeldi bu sefer, baba baya kekti yani.:) Bir tabakta bina sakinlerine sundum, lezzete pek kusur bulunmadı ama sunum herşeyi etkiliyor tabiki.:) Bir dahakine daha aklı başında göstergeli bir fırında çok daha güzeli olacak.:)

3Yumurta, 1,5 su bardağı şeker, 3su bardağı un, 1paket kabartma tozu, 1paket vanilya, yarım su bardağı süt, yarım su bardağı sıvı yağ, yarım su bardağı ister limon suyu ister vs. karışım buydu, ben kafama göre kuru üzümde kattım yarım su bardağı ve bir miktar yaban mersini.:)

16 Eylül 2010 Perşembe

İSTİYORUM...

Pişşt hey martı, kulaklarımı sağır edercesine bir çığlık istiyorum:)


Boynunda beyaz incisi olan simsiyah kedim, çocukluğumda birlikte uyurken çıkardığın o mırıltıyla uyumak istiyorum yine.:)

Sabah doğaya çıktığımda, yaprakların ucunda oluşan o çiğ tanesinin kalbimde oluşmasını istiyorum.

Lapa lapa yağan karda bir orman patikasında yürümek, herşeyi sıfırlayıp bembeyaz olmak istiyorum.

O tertemiz havayı, sabah güneşinin doğuşundaki var oluşu yüreğimde yeniden yaşamak istiyorum.

Ufka kadar herşeyin görünür olmasını, tam güneş batarken, kekik kokan çimenlerde uzanmak istiyorum.:)

Çok yoruldum..artık yakınımda akıllı, maneviyatlı, samimi, onur gurur şahsiyet sahibi karakterli insanlar istiyorum.

Huzur ve kardeşlik içinde bir Ülke istiyorum.
Ahmak ıslatan yağmurunda sırıksıklam olana dek yürümek yürümek istiyorum.

Çocukluğumda hızlı bir dansta vitrine girmiştim, yine güzel bir müzikte dağılmak, vitrine girmek istiyorum.:)

Bir zamanlar seviçten göz kırptığım kedi, yine karşıma çıkmanı istiyorum.

Beyaz bir sayfayı, değeri, anlamı, saflığı, büyüyü, tılsımı, kardeleni rezil etmeyecek hercai olmayan bir yürek...

Bu sefer sanmadan yanılmadan...

Ya siz?

14 Eylül 2010 Salı

"İNSAN" YÜREĞİ..

Merhaba arkadaşlar.
Eski ve kendimce anlamlı bulduğum kulağıma küpe yaptığım bu yazıma ufak eklemeler yapıp sizlerle tekrar paylaşarak aranıza yavaş yavaş dönüyorum...nacizane yazılarım ve paylaşımlarımla.

****
Yürektir insana bazı şeylere izin verdiren veya verdirmeyen, veya vicdan..ama ben yürek demek istiyorum, insanı insan yapan yürek.

İnsanı insan yapan evet, zira yüreği neye el veriyorsa insan, onu başkasına veya kendine reva görebiliyor. Orası rahatsız olmuyorsa  herşeyi hayatının içine katabiliyor, doğruları kendine göre değiştiriyor bazen işine geldiğince.

Aşıyor aştıkça, yıkıyor duvarlarını yıktıkça, el veriyorya yüreği, neye göre kime göre kime ne, diyor insanoğlu, üç kuruşluk Dünyada insana yakışanı yapamıyor. Sevildiğinin kıymetini bilemiyor, sevmenin Aşkın değerini kıymetini bilemiyor. Öyle bir at gözlüğü takıyorki önünden başka yeri görmüyor.

Sahibi atına sağdaki soldaki şeyleri görüp korkmasın ürkmesin diye at gözlüğünü takıyor ya, insanda işine geleni yaşayabilmek için at gözlüğü takıyor kendine..bazen bilerek, bazen bilmeyerek, ama sorgulamadan...

Yüreksizlikten şikayet eden insan yüreksizliklerin sahibi oluyor, oluyor da başı önüne eğilmiyor. Bilemiyorum belkide bu insanlar hayatları boyunca işine geleni ve mahrum kalmamak adına yaşadıkları için bu seferde aynı gamzılığa duyarsızlığa anlayışsızlığa sahip oluyorlar, yani şikayet ettikleri gibi oluyorlar..

İnsanı insan yapan Yürek değilmi gerçekten de. O yürek değilmi içinde vicdan, sorumluluk, onur, adalet olması gereken, özetle..

Hayatın boyunca yapabildiklerini ve yapamadıklarını söyle bana kim olduğunu söyleyeyim sana, ama nefret etme benden sonra, çünkü işine gelmeyen şeyleri duyacaksın, acı gerçekler tokat gibi yüzüne çarpacak...ya da boşver herneysen kimsen yaşa gitsin, mesihmiyim ki ben...

Sen herşeyi ne kadar var edeyim diye uğraşsan da anlamayan yürek her zaman herşeyi mahvetmeye görmemeye anlamamaya devam edecektir, bir bakın hep böyle olmuyormu...bilmiyordum bende bu yaşta öğrendim. Gerçekten öğrenmenin yaşı yokmuş....

Hayat yani aslında insanlar bazen yıllarınızı, saflığınızı, hatta bazı duygularınızı alan yok eden dersler veriyor insana.

Gidenlerin yerine katılanlarla kalanları daha anlamlı kılarak, daha gören gözlerle..devam.

8 Eylül 2010 Çarşamba

RAMAZAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN











Bayramınızı kutlamak için uğradım arkadaşlar
Ramazan bayramınız kutlu olsun. Herşey gönlünüze göre olsun, hepinize ailenizde, yuvanızda sağlık, mutluluk, huzur dolu bir ömür diliyorum. Hayatınızda hep doğru ve sizi üzmeyen değerinizi bilen insanlar olsun. Umudunuzu kırmayacak, yaşam enerjinizi bozmayacak, hayallerinizi özlemlerinizi ağız tadıyla yaşayabileceğiniz insanlar olsun.
Sevdiklerinizle bir ömür boyu mutluluklar...
Sevgilerimle...

2 Eylül 2010 Perşembe

BLOG DOSTLARI...

Uzun zamandır keyifsiz tatsız bir dönem yaşıyorum, herşeyin üst üste geldiği dönem.. Bu arada ne doğru düzgün yazabildim, ne de güzel paylaşımlarınızı takip edebildim. Hatta arasıra da olsa paylaştığım postlara yorum yazan sevgili dostların bloglarını da ihmal ettim bunun için kusuruma bakmayın lütfen.

Bu aslında hoşuma gitmeyen bir durum, çünkü bir satır yorum veya tek bir kelime bile olsa hiç farketmez, bu diğer blogun yazınıza bir anlam vermesi demek, bir anlamda itibar etmesi demek, (itibarı hak eden herkese) böylesi birşeyi karşılıksız bırakmak kendime adıma doğru değil diye düşünüyorum her zaman. Bu anlamda gerçekten üzgünüm ziyarete dönemediğim için. Dilerim yanlış anlaşılmamışımdır.
Allahın iziniyle bu ay bazı şeyler düzelmeye başlarsa yine bu sıcak güzel ortama dönmek istiyorum.
Sevgiler saygılar blog dostları...