30 Ekim 2009 Cuma

Masallar


Daha uyanmamalıydık masallardan.Ne zaman bitti o eşsiz ormanlar, yollar? ne zaman ayrıldı yolları şehzade ile ipek kızın? ve ne zaman vazgeçti yakışıklı prens yüzyıl uyuyan güzeli uyandırmaktan? Ne zaman yoruldu aladdin lambasını ovmaktan? iyilik perileri, sevimli cinler şimdi neredeler? Daha uyanmamalıydık...Masallar hep o renkte ve aynı inandırıcılıkta kalmalıydı kalbimizde.Bir şey oldu, bir yerlerde.Büyüdük mü küstük mü birşeylere ne; inanmaz olduk masallara.Dinlemez olduk ve anlatmadık bir daha.Belki anlatılacak masalımız kalmadı, çabuk yordu hayat bizi.Oysa ne güzeldi küllerinden yeniden doğan Anka kuşu, Kaf dağının ardındaki o gizemli ülke, lal bir oba uşağı ile güzeller güzeli bey kızının başkaldıran sevdası.Nasıl özlüyoruz geçmişi...Neden özler ki insan? Hele birde mutsuz bir çocuksanız...
Çocuktuk çünkü.İnanıyorduk.Köprüler geçmemiş, aldatmamış, aldatılmamış, bedeller ödememiş, ayrılık ve hasret mektupları okumamıştık.Ve dizlerimizi kanatmamıştı henüz hayat.İnanıyorduk, duruyduk, saftık, çocuktuk.Şimdi anlatacak bir masalımız bile yok, bir köşesine sığınacak...

İclal Aydın

(Yarın Masallar hakkında, ve İclal Aydın Tuna Kiremitçi hakkında yazım olacak)

29 Ekim 2009 Perşembe

CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN


Müslüman Türk kadınının yavrusunu, “Ya şehit ol, ya gazi”
ninnileriyle kundaklayıp büyütmekle başlayan kutsal vazifesi,
oğlunu davul-zurna eşliğinde askere uğurlamakla devam eder.

Yavrusunun şahadet haberini metanet ve iftihar duyguları ile
karşılayan bu mübarek, eli öpülesi kadınlar içinde şahadet geçerlidir.
Evladına “Ya şehit ol, ya gazi” temennisiyle cepheye yollayan bu
analar, zamanı gelince bizzat cephede aktif görevler almış, savaşmış
şehit ve gazi olmuşlardır.
Geçmişteki zaferler, elbette ki, beşikleri nur yüzlü analar tarafından
sallanan, bu analar tarafından vatan, millet, bayrak aşkıyla
yetiştirilen vatan evlatlarının eseridir.
Bu zaferlerde kadınlarımızın, analarımızın kahramanlıklarını büyük
bir saygıyla yâd etmemiz gerekir.

28 Ekim 2009 Çarşamba

Hadi yurdum insanında bir gezinti yapalım.:)








Çiş çözümüne bakarmısınız, bu yavruya alt bezi yollayalım yazık ya.:)

26 Ekim 2009 Pazartesi

Benim kocam bir melek, yarışması..


Yoo senin kocan bir kelek!

Anlayamadığım şeyler var, bana yardımcı olurmusunuz sevgili
blogcular.

Filmlerden oldukça sıkılır oldum doğrusu, gerçi bu tür programlarda
kalite yok ama ilginçlikler var.  Bir sürü çiftin normalde hiç şahit
olamayacağınız ilginç diyaloglarını görebiliyorsunuz.

Kimisi komik, kimisi trajikomik. Kocalarının bir melek olduğunu
iddia eden hanımlar eşlerini bu yarışmaya sokuyorlar ve eşler
temizlik, ütü, ve mutfaktaki marifetlerini sergilileyip diğer melek
erkeklerle yarışıyorlar. Bana göre çoğu zaman bazı erkek yarışmacılar
ve hanımlar rezil oluyorlar bu programda.

Beynimi durduran olay şu, bu isim altındaki yarışmada şu ana kadar
4-5 hanım gördüm söyleşi sırasında kocalarının kendilerini aldattığını
hatta bir kaçı bir şekilde şiddet kullandığını söyledi. Nasıl yani?

Yeni evli bir çift vardı geçenlerde, erkek akşamları nete oturup
saatlerce başka bayanlarla sohbet ediyormuş eşide bunu biliyor
ve birbirlerine aşkım canım falan gırla gidiyor. Nasıl yani?

Bu sabahki hanım şunu diyordu; eşim beni aldatırsa asla peşine
düşmem anında bitmiştir, çünkü ben bunu hak edecek bir kadın
değilim. Bu güzel bravo..
Eşinin ağzı var dili yok, ona atom karınca diyor ve gerçekten adam
becerikli ve çok seri. Masadaki konuşmalarda o da şunu diyordu;
eşim evin eksikleriyle, bütçeyle çocuğun eğitimiyle hiç ilgilenmez
sesini çıkarmaz, o çıkarmadığı için benim sesim bu kadar çok çıkıyor
keşke böyle olmasa. Nasıl yani?

İnsanlar evliliği ne için gerçekleşiriyor, ne olmalı, ne olmamalı hiçmi
bilmiyorlar anlayamadım ben?

Bir erkeğin melek olmasının kıstası nedir?
Bir erkek hem aldatıp hem melek olabilirmi?
Bir erkek evde çok becerikliyse dışarda yaptıkları
görmezden gelinebilirmi?
Bu tür artılar, aldatılması eksisini karşılayabilirmi?
Nasıl olabiliyor ya bunlar???

(Sözüm o hanımlara)
Ya hanımefendi eşiniz size boynuz takıyor, siz eşiniz
iyi yemek yapıp sizi gezdirip tozdurduğu için, evde çok yardımcı
olduğu için ona kanat takıp melekmi yapıyorsunuz.
Nasıl yani?

24 Ekim 2009 Cumartesi

KLAVUZ..


Farkında olmalı insan, örnek aldıklarının, ölçülerine göre
bulduklarının insanlığından, doğrularından ve onu götürdüğü
noktanın farkında olmalı. Herkesin doğrusu başka denir bazen,
aslında bence bu herkesin yanlışı başka olmalı, gerçek ve doğru
çok başlı olmaz.İnsanlar menfaatine ve işine göre olanlara doğru
derler genede.

Hep şu örneği veririm bunun için, eğer siz bir iş adamı olursanız
işyerinize sendikayı sokmak istemezsiniz, adalete değil işinize
gelene bakıyorsanız genelde böyledir bu. Amaa eğer işçiyseniz
oraya sendikayı getirmeye çalışırsınız, güvenceleriniz ve maaşınız
fazla olsun diye. Hayatta böyle örnekler çoktur.

Klavuz meselesine dönecek olursak; evet herkes, hepimiz
örnek aldığımız, belki teslimiyet içine girdiğimiz insanlara
dikkat etmeliyiz. Dost olur, eş olur, örnek alınan herhangi
biri olabilir bu, acaba aşırı hayranlıklar ve teslimiyet bizleri
farkılılaştırabilirmi? Kendimiz olmaktan çıkmak mümkün
olabilirmi?

Hani boğazlarımızda seyreden tankerlere güvenli olarak
çıkmaları için klavuz kaptanlarımız vardır, en kestirme,
en emniyetli şekilde yardımcı olurlar. Peki insanların
klavuzları her zaman tehlikeli sulardan çıkmaya yardımcımıdır?

Güzelliklere, doğrulara, insani değerlere, vicdani olaylara,
ahlaka, edebe, adaba, saygıya, inanca değer veren,
sizi yanlışa değil, doğruya sevkeden insanlarmı hayran
olduklarımız, örnek aldıklarımız? Sizden alan, sizi yok eden
değil, size katan insanlarmı? Tabiki bunu tercih etmeyenler,
tercihlerini kargalardan yana kullananlarda var, bahsettiğim
gibi tercih edenlerde var. Kargayı kanarya görenlerde...

Farkında olmalı insan klavuzunun, tav olduklarının, hayran
olduklarının, dost dediklerinin...
Zira, Klavuzu karga olanın burnu şeyden(!) kurtulmazmış.

23 Ekim 2009 Cuma

Yeni ve güzel bir MİM daha..Teşekkür ederim..)


Bu seferki MİMin konusu, size birşeyleri hatırlatan ve sevdiğiniz kokular.

Annemin kokusu,
Çocuklarımın Kokusu,
Bebek kokusu, ohh miss misss,
Unutmak istediğim üzen bir koku;
Denizin iyot kokusu,
İlk yağmur yağdığındaki o toprak kokusu,
Çimen kokusu,
Kekik Kokusu,
Hanımeli, sümbül, fesleğen..,
Vanilya kokusu,
Gün doğarken ormanda doğanın bir kokusu olur..,
Yeni tutulmuş balığın kokusu.:)
Ihlamurların kokusu;
Şu anda ilk aklıma gelenler.:)

http://curcuna-siyahkelebek.blogspot.com/
http://nirvanangel.blogspot.com/
http://i-x-i-r.blogspot.com/

Sizi mimledim eğer kabul buyurursanız.:)

22 Ekim 2009 Perşembe

NEFES



"NEFES" bir yüzbaşının komuta ettiği 40 kişilik bir timin hikayesi...
Filmde, 2365  metre yükseklikteki “Karabal” tepesinde bulunan bir
röle istasyonunu korumakla görevlendirilen bu 40 askerin görevlerini
yerine getirirken yaşadıkları acıları, sevinçleri ve yaşam mücadelelerini anlatılıyor.

Yazar Hakan Evrensel'in "Güneydoğudan Öyküler" adlı kitabından
esinlenerek çekilen filmin yönetmeni Levent Semerci. Senaryoda,
Hakan Evrensel, M. İlker Altınay, Levent Semerci'nin imzası var."

Dün gece Galeria,da 21.45 matinasından gittim filme. Tek kelimeyle
harika bir film.Doğuda görev yapan Mehmetçiğin nasıl bir ortamda
neler yaşadığının anlaşılabilmesi çok mümkün bu filmde, zira hiç
abartı yok, herşey çok gerçek yansıtılmış bir çok detaya kadar.

Filmin 4 yerinde küfür var, erkek dünyasından oluşan askerliğin
bu kadarda gerçek hallerini yansıtmaya çalışmışlar. Buna rağmen
bayıldım bu filme. İnsanın vatanseverlik duygularını kabarttığı gibi,
bir yanında da öyle dramatik olaylar varki. Askerlerin aşkları, aileleri
ile olan diyalogları, o koşullarda her an ölüm tehlikesi altında o stresle
yaşarken özel hayatlarının duyguları, fırtınaları, isyanları var filmde.

Bu filmi seyreden bayanlardan özellikle şuna dikkat etmelerini rica
ediyorum, filmde hiç görmedikleri belki tahmin edemeyecekleri erkek
dünyasını görecekler. Bence kesinlikle seyredilmesi gereken bir film,
uzun amandır bir filmden böyle etkilenmemiştim.

Öleceğini hisseden yüzbaşını aşık olduğu eşine verilmek üzere verdiği
mektupta yazdıkları ve final sahnesindeki o kurgu süper ötesi birşeydi.
Filmin fonunu dolduran, sahneleri daha çok anlamlandıran o müzik
ve harika görüntüler için görüntü yönetmeni ayrıca kutlanmalı bence.



21 Ekim 2009 Çarşamba

DEĞİŞMEK..


Değişim her zaman bir kozadan kelebeğe dönüşmek gibi
güzel olmaz..hayat böyle birşey değil maalesef.

Hayatımızda öyle şeyler yaşarız ki, asla o ilk kendimizi bildiğimiz
insan olmayız zamanla. Çok şeyi bildiğimizi sandığımız günler
zaman içinde pekte birşeyi bilmediğimizi düşündüğümüz
günlere dönüşür. Hayatın içinde öyle çok yanılırız ki bazen...
Öyle büyük hayal kırıklıkları yaşarız ki, yaşamak küseriz adeta
kimi zaman, ancak güçlü olmaya mecburuzdur.

Yaşam tecrübemize bir katılan, bir saflığımızı, bir masum
inancımızın diyeti olur..bir gelir iki gider bazen..
Yaşananlar insanı değiştirir zamanla. Kimi uymak zorunda
katlanmak zorunda olduklarımız, bir yalanın bir oyunun
yaşanmasına neden olur, ancak bir gerçek varki herşey bir tercihtir.
Ve bazı tercihler büyük keşkeleri, pişmanlıkları getirir ardı sıra.
İnsan kendi olduğu sürece bu keşkeler azalsa bile hata herkes
için geçerli bir şey, önemli olan hatayı bilmek ders almak, yapmamak.

İşte böyle değişiriz zamanla..gelenler, gidenler derken..
Değişmek zordur bazen, bazende aynı insan kalmak zordur.
Ayıbı günahı unutmadan, hiç olmadan değişmek önemlidir.
Bazen öyle acır ki için, değiştim zannedersin.
Bazen hayat öyle bir zorlar ki, kimdin kimsin unutursun.
Bir gün gelir Aşk yaşar, yakar, geçer, acılarla yaralarla kalırsın.
Bazen kendi içinde müebbete mahkum edersin kendini.
Ve sessiz yalnız koridorlarında tek başına volta atarsın.

20 Ekim 2009 Salı

MİMLENDİM..ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM.

Bu mim http://birdemetfeslegen.blogspot.com/ tarafından, tekrar teşekkür
ederim kendisine.

1-En sevdiğiniz 3 çiçek ismi?
   Kır çiçeklerini daha çok seviyorum, papatya, zambak, kardelen,
   nilüfer..leylak .

2-Gerçekleşmesini istediğiniz 3 hayaliniz?
   * Uzun süre önce girdiğim şu sıkıntılı dönemin sona ermesi.
    *18 yaşımda çizdiğim bahçeli evi 40 yaşımda yaptım ama yaşamak
       kısmet olmadı şimdi daha iyisini yapıp içinde huzurla yaşamak.
    *Elimi uzattığımda elinden ve yüreğinden, sevgisinden emin
      olacağım biri.

3-En sevdiğiniz ve en sevmediğiniz 3 huyunuz?
   Sevdiklerim;
  *İyilik yapmayı severim, işi gücü bırakırım.
  *Çocukları ve yaşlıları severim, kanka olurum.
  *Maneviyatı severim.

   Sevmediklerim;
   *Çok sinirlenince ayarım kaçabilir.
   *Bazen fazla duygusal olmak.
   *Artık oldukça tahammülsüzüm olaylara, bunu sevmiyorum.

4-Gıcık olduğunuz 3 hareket;
   *Sonradan görmelik, nankörlük, haksızlık,
   *Aptallıkk, basitlik, düşüncesizlik.
   *Yanlışın arkasında duranlar. (3den fazla oldu:)

5-Bu benim bu güne kadar olan en kara günümdü, dünya başıma
   yıkıldı ve bir daha ayağa kalkamam diye düşündügünüz olay?

   *Sevdiklerimden bazı büyüklerimi kaybettim, çok üzüldüm,
    ama ayağa kalkamadığım çok büyük birşey pek olmadı.
    Çok sevdiğim birinin büyük bir hatası beni büyük hayal kırıklığına
    uğrattı, çok fazla canımı yakmıştı en çok yıkan oydu.

Uff kolay gibi gözüküyor ama samimiyetle yazayım derken baya
sürdü.:) Sorular hep 3lüydü, bende 3 blogcuya mimliyorum, ki
arkadaşlar mimleyecek arkadaş bulmakta sıkıntı yaşamasınlar.:)
http://colorsofangel.blogspot.com/
http://nehirozturk.blogspot.com/
http://165iq.blogspot.com/

MİMLENMİŞİMM...

Sevgili stuven çok teşekkür ederim bu mim için.

*En sevdiğin şehirler hangileri?
   İstanbulu herşeye rağmen seviyorum, ve İzmiri de severim,
   denize kıyısı olması çok önemli.:)

*Favori filmin hangisi?
  O kadar çok film seyrettimki hımm, şu an aklıma gelmedi ya.
  Ama geldiği an yazacağım.

*En çok hangi renk giyinirsin?
  Mavi her zaman her şeyde en çok sevdiğim renktir, giysilerimde
  genelde mavinin tonlarını tercih ederim, ve siyah.

*Özlediğin?
  Huzur..huzurlu bir birliktelik ve yaşam.

*Beklediğin?
  Huzur ve uyum içinde yaşayabileceğim bir hayat arkadaşı..dost sevgili.
  Ve işlerimin düzelmesi.

Şimdi sıra geldi mimi paslamaya.
http://i-x-i-r.blogspot.com/
http://colorsofangel.blogspot.com/

19 Ekim 2009 Pazartesi

Martılar..


Bu sabah saat 08.00 gibiydi, uyanmış ama hala yatağımda uzanmış
duruyordum, dışardan martı sesleri gelmeye başladığında öyle
hoşuma gittiki, aynı zamanda şaşırdım da. İstanbulda, denize yaklaşık
13Km. kadar uzakta yaşıyorum, fakat öyle çok martı vardıki, ve öyle
güzel çığlıklar atıyorlardı. Martı sesini oldum olası severim,
çocukluğumu Zeytinburnunda denize oldukça yakın bir yerde
yaşadım, her fırsatta sahile kaçardım. Bu sabah aklımdan bir sürü
şey geçti, yüzümde hoş bir tebessüm oluştu...

Bir gün deniz kıyısında veya güzel bir yerde bir balıkçı kasabasında
evim olmasını, öyle yerde yaşamayı çok istiyorum doğrusu.
İstanbulda deniz kıyısında yaşamak güzel bunda problem olmaz ama
bir gün allah kısmet ederde doğru insanı bulur, bakışı, duruşu, ölçüsü,
anlayışı, aklı, mantığı güzel bir eşim olursa, onunla balıkçı kasabası
veya buna benzer bir yer konusunda uyuşmayı da çok istiyorum.:)

Denizi çok severim, şüphesiz denizin kankası martıları da, her vapura
binişimde muhakkak 3-4 tane simit alırım. O nasıl bir pike
yapmaktır, o nasıl bir manevradır, nasılda havada kaparlar simidi.:)

Anlaşıldı benim adalar zamanım gelmiş.:)

18 Ekim 2009 Pazar

Bunları biliyormuydunuz.:) Bazılarını bilmiyordum ben.:)

*İnsan Elinde; En Yavaş Uzayan Tırnak Baş Parmağınki,
  En Hızlı Uzayan Tırnak İse Orta Parmağınkidir. 
*Yataktan Düşerek Ölme Olasılığı 2 Milyonda 1'dir.
*Bir Karınca Kendi Ağırlığının 50 Katı Ağırlığı Kaldırabilir.
*Kelebekler Ayaklarıyla Tat Alırlar.
*Kadınlar Erkeklere Oranla 2 Kat Fazla Göz Kırpar.
*Meşe ağaçları elli yaşına gelmeden meşe palamudu üretemezler.
*Aslanlar bir günde 50 kez sevişebilirler.
*Hawaii alfabesinde sadece 12 harf bulunmaktadır.
*Gecen 3500 yılın, sadece 230 yılı barış içinde yaşanmıştır.
*Beethoven beste yapmadan önce kafasini soğuk suya sokardı.
*Dünyadaki hayvanların yüzde sekseni altı ayaklıdır.
*Kıta isimlerinin hepsi ayni harfle başlayip aynı harfle biter.
*Norvec'in kuzeyinde, her yaz 14 hafta gece gündüz guneşli geçer.
*Köpeklerin ter bezleri ayaklarindadir.
*Salataligin yüzde 96'si sudur.
*Bir kilo limonda bir kilo cilekten daha fazla $eker vardir.
*Peru'da hic umumi tuvalet yoktur.
*Yarim kilo bal yapabilmek icin arilar iki milyondan fazla
   çiçekten bitki özü toplamak zorundadirlar.
*Sadece dişi kanaryalar ötebilir.
*Tarantulalar iki bucuk yil yiyeceksiz yaşayabilirler.
*İnciler sirkede erir.
*Sihirli sözcük 'abrakadabra' ilk olarak yuksek ate$li
  hastalarin ateşlerini düşürmek icin söylenmişti.
*Marilyn Monroe'nun altı ayak parmagi vardi.
*Çocuklar baharda daha fazla buyuyor.
*Sarişinlarin esmerlere göre daha fazla saci vardir.
*Elektrikli sandalye bir disci tarafindan icat edilmistir.
*Gözlerimiz hicbir zaman büyümez. Ama burnumuz ve
  kulaklarimizin büyümesi asla sona ermez.
*ingiltere`deki butun kuğular kralicenin malidir.
*Zebralar beyaz üzerine siyah cizgilidir.
*Mexico city her sene 25 cm kadar batiyor.
*Yeni zelanda, dünyadaki her türlü iklimin yasandigi tek ulke.
*Suudi arabistan`da hic irmak yoktur.
*Döllenmeden sonra çocuğun boyu 5 milyon kat buyur...
*Yetiskin bir insan günde ortalama olarak 23 bin kez nefes alir.
*Erkekler kadınlara göre on kat daha fazla renk körü oluyorlar.
*Baykuş mavi rengi gorebilen tek kuştur

17 Ekim 2009 Cumartesi

Anlamak..ama doğru anlamak herşeyi..yürekleri, sözleri...


AŞK...


Kendinizi bildiğiniz bileli kaç defa aşık oldunuz? Bir çocukluk
aşkı, bir platonik aşk vardır herhalde değilmi? Ya ilerleyen
yaşınızda gençliğinizde? Aşkınızlamı evlendiniz? Mutlumusunuz?
Aşkınız, aşkınızı hak eden doğru insanmıymış?
Eğer öyleyse aman kıymetini bilin bunların amannn...

İnsan belli bir yaşa kadar tam olarak ne istediğini, ne istemediğini
bilemiyor, bilmeden girilen evlilikler yüzünden işte böyle ortalık
çoğunlukla hüsran mutsuz evliliklerden, beraberliklerden oluşuyor.

Kadınlar genelde çok veren taraf oluyor, genelde katlanan taraf
oluyor. Bazıları kocanın imkanları yüzünden katlanıyor, bazıları
imkansızlıkları yüzünden katlanıyor, hani okumadı, çalışmadı ya
iyi bir kapı buldular da ona vardıya! Acı geliyor bu durum bana..

Birlikteliklerde taraflardan biri mahvediyor genelde herşeyi,
hak eden, hak ettiğini bulamadığı gibi birde kötü kötü şeyler
yaşıyor. Bir taraf akılsız, mantıksız, yüreksiz oluyor genelde.

Ne istediğini bilmiyor insan belli bir yaşa kadar, bazen de
tercihleri değişiyor zaman içinde. Şu sözü çok severim, sağlam
ve güzel bir birliktelik için, zaman içinde birlikte gelişip birlikte
değişebilmek çok önemli.. Değişmek, düşündürücü bir kelime
değilmi? Ama değişiyor insan zamanla, birbirine değer veren
insanlar, önemseyen, birbirine saygı duyanlar bu uyumu
yakalayabilir gibi geliyor bana.

Saygı herşeyin üstünde birşey bir evlilikte, bu olduğu sürece
birbirini dikkate almamak zor, kırmak zor, hata yapmak da zor
saygının olduğu bir ilişkide. Ve gerçek şu ki, hayat uzun ve
yorucu, kırıcı, yıpratıcı, evlilikte kişiler sürekli tamir eder bir
bilinçde olmalı, yani dikkatli olmalı birbirini ve mutluluklarını
yok etmemeye. Çok basit görünüyor değilmi? Ama değil işte,
kaç kişi bu kadar özenli, kaç özenli insana, kaç özenli bir
eş düşmüş ki? Kaç doğru insan birbirini bulmuş?

Gerçek Aşklar çok zor bulunan ve çok özen gösterilmesi gereken
şeylerdir, çok fazla hata kaldırmaz, gerçek aşkların kırgınlığı
o Aşk kadar büyük olur. Adeta yeni doğmuş bebek gibi özenli,
titiz, koruyucu, kollayıcı olmalısınız Aşklarda...

16 Ekim 2009 Cuma

Mutlu olmayı öğrenmek..mi. Kader, kısmetmi..


Hayat mutlu olacağınız şeyleri sizin karşınıza çıkarmıyorsa, o ortamı
oluşturmuyorsa siz mutlu olmayı öğrenmek zorunda
kalmıyormusunuz acaba? Öğrenmek...
Daha kötülere bakarak, belki şükrederek elindekilerle yetinerek,
ama aslında içerde biryerde özlemlerle hayatı tüketmek.

Acı olan şu ki hayatı tüketirken taşıdığınız katmak istediğiniz
özlemler hayallerde tükeniyor birer birer, hayat herkese herşeyi
sunmuyor maalesef. Somaliye, Afganistana bakıp şükür demek güzel
ama gerçekler değişmiyor ki yanınızda sizin koşullarınızda olan
insanlar hatta sizin kadar insan olamayan insanlar sizden çok
fazlasını yaşıyor bir şekilde.. Elden birşey gelmeyip beklemek,
ummak, umut ederek yaşamak...

Umut edilenler, yaşamak istenenler hayatın hangi diliminde hangi
yaş sayısında gelirse tamamdır? 30iyimi, 40iyimi, 45nasıl, ya 50..?
Bindiğiniz hayat treninde camdan seyrettikleriniz gittikçe daha
güzelleşebilir diye umut ederken ya buzul, veya çöl alanlarına
gidiyorsa tren, kaderinizin ve tamamlanacak yolculuğu buysa?
Ürkütücü değilmi? Dilerim değildir. Ne benim, ne de kimsenin...

15 Ekim 2009 Perşembe

Yanılgıların toplamı = Yaşam


Yaşamadan hiçbirşey öğrenilmiyor. Yaşananlar sonunda geriye
burukluk üzüntü kalıyorsa buna şansızlık deniyor.
Mutluluk, huzur, güzelik oluyorsa büyük şans deniyor.
Bazen öğrenmek çok acı oluyor, öğreniyorsun fakat gidenler oluyor
iç dünyanda, öğrenmek kazançmı kar mı oluyor bilemiyorsun.

Büyü dediğin büyük bir hayal kırıklığı olabiliyor.
Ve hayat böyle geçiyor işte öyle değilmi?

Merhaba...

Bu gün blogda ilk günüm. Günlük tarzında yazmayı düşünmüyorum.
Belki bazen yaşadıklarımı, belki yaşayamadıklarımı, isyanlarımı,
herşeyimi seninle paylaşmak bir iç dökümü yapmak istiyorum sevgili blog.